NELER OLUYOR TV’DE
Televizyondizisi.com sitesinde ilkyazım… Bu köşede benden bol bol röportaj, tv , dizi eleştirileri ve yepyeni haberler okuyacaksınız. Umarım beğenirsiniz…
Sözü uzatmadan hemen bir girizgah yapayım. Her Pazar Samanyolu Tv’de yayınlanan ve oldukça iyi reyting alan Küçük Gelin’le başlayayım. Küçük Gelin dizisi aldığı yüksek reyting sonrası medyanın ilgi odağı oldu. Hakkında övgüler ve eleştiriler dizildi.
DİN VE TÖRE
Önce Radikal Gazetesinden Tayfun Atay’ın diziyle ilgili tespitlerini sizinle paylaşayım: “Küçük Gelin’in önemi, törenin karşısına dindar-muhafazakâr kesimden ilk kez kararlı ve tok şekilde yükselen bir ses olarak çıkmasında. Buna pek alışık ve aşina değiliz. Türk basınında, sinemasında ve tabii televizyon dizilerinde töre sorunu çok işlendi, eleştirildi, reddiyelere uğratıldı. Ancak bunlar genelde seküler-modern zihinlerin, aynı doğrultuda düşünce ve yaşam biçimini benimsemiş kesimlere seslenen ürünleridir. Üstelik töre sorunu bunlarda hemen her zaman dinle ilişki ve etkileşim içinde olduğu hissettirilerek, yani dinden beslenmekte algısı üretilerek sunulur. Kısaca din ve töre, birbirinin tamamlayıcısı olarak anlaşılmış ve açıklanmıştır. Samanyolu televizyonunun dizisi din ve töreyi ‘tefrik etme’ yolunda İslâmi-muhafazakâr perspektiften, tematik olarak çarpıcı, kurgusal olarak çekici, oyunculuk olarak da etkileyici bir çalışma. Ben bunu ‘burjuva’ bir girişim olarak da nitelendirmeyi teklif ediyor ve bunu tartışmaya açmak istiyorum. Dinle törenin yolu, zamanda ve mekânda çok buluşmuştur; dolayısıyla töreden büyük ölçüde dini de anlayan seküler-modern katmanlara çok fazla kızmaya hakkımız yoktur. Özellikle kabile ve köy toplumlarında inanç-mit-töre iç içedir. Bunların ayrışması esas itibarıyla modernleşmeyle, şehirleşmeyle, cemaat örgütlenmesinden cemiyet örgütlenmesine geçişle ve bu örgütlenmenin bam telini oluşturan bireyleşmeyle olmuştur.” Gördüğünüz gibi yazı dizinin muhafazakar bakış açısından sıradanlığın dışında olduğunu belirtiyor…
YAŞINDAN BÜYÜK BİR GELİN OLMUŞ
Bir diğer yazı ise Zaman Gazetesinden Nuriye Akman’a ait… Kendi çalıştığı gruba bağlı olan kanalın dizisine ciddi ve yerinde eleştiriler getirmiş. Yaptığı eleştirileri eksik bulmakla birlikte altına imzamı atabilirim. İşte Akman’ın o yazısından küçük bir kısım: “ İlk on bölüm için tamam da bundan sonrası için Küçük Gelin Zehra, bu kadar savunmada kalmasa, biraz daha aktif, yaramaz, cabbar hale getirilse keşke. 13 yaşındaki bir çocuğun kendisini öldürmesi için zorlandığında durumu tevekkülle karşılayıp, namaz kılıp dua edip ölüme hazırlanması, annesini “Ben cennete gidiyorum.” diye teselli etmesi, “Biraz sonra derin bir uykuya dalacağım, ölmek uyumak gibi değil mi, arkamdan ağlamayın.” gibi cümleler kurması inandırıcı olmadığı gibi, aynı durumu yaşama ihtimali olan kızlar için tehlikeli de. Kızın yaşına uygun bir şekilde korkup isyan etmesi beklenirdi. Hele de öylesine travmatik bir ortamda yüzünde gülücükler, en cıvıltılı sesiyle yakınlarına veda mektubu yazması. Ağlatmak yerine güldürdü beni… Kızın elleri ayakları bağlanıp, bir bidonun ağırlığıyla hemen dibe çöküp boğulsun diye suya atılmasına hiç itirazım yok. Fakat iplerin suda hemen çözülmekle kalmayıp, yüzme bilmeyen kızcağızın canlı olarak kıyıya vurması işin kolaycılığına kaçmak olmuş. Halbuki kızcağız Azad yerine o yörede gezen deli Mercan’ın suya atlamasıyla kurtarılabilirdi.”
ACUN MEDYA
Acun Ilıcalı, TV 8’i aldı: Haftanın bombası. Açıkçası şaşırmadım. Böyle bir hareket bekleniyordu Acun Ilıcalı’dan. Bence hem Acun Ilıcalı hem izleyiciler hem de televizyon dünyası için çok iyi oldu. Ülkemizde, kanallar hep genel bir yayın anlayışı ile hareket ediyorlar. Elbette, bir kaç büyük kanalın böyle bir stratejide olması çok doğru, ama bir yandan kimliği belirli tematik kanalların da güçlenmesi gerek. Bizde, “tematik” deyince, akla hemen belgesel ya da haber kanalları geliyor. Oysa, yurtdışında seyircinin zevkine göre kanal seçtiğini görüyoruz. Bırakın dizileri, komedi dizileri bile ayrı bir kanalda toplanabiliyor mesela. Acun Ilıcalı, sit-com, eğlence ve yarışma programlarını kapsayan, “pozitif” bir kanal olacaklarını açıkladı. 25 yıldır, ilk özel televizyonun kuruluşu itibariye televizyonculuğun içinde olan biri olarak, bu kanalın çok tutacağını düşünüyorum. Kimliğini net bir şekilde ortaya koyması, “eğlence” seven seyirciyi hedeflemesi hem doğru hem akıllıca bir strateji. Zaten, çalıştığı kanalları yarışma ve eğlence programları olarak nerdeyse tek başına yıllarca zirvede tuttuğunu düşünürsek, bunu kendi kanalında yapmasının çok da zor olmayacağı sonucuna varabiliriz. Kaldı ki çok geniş bir ekibi olduğu için, kadrolaşma sıkıntısı çekmeyeceğini de söyleyebiliriz. Programların yanına, sit-com eklemek de dizi seyircisini yakalamak açısından doğru bir hamle bence. Üstelik, “eğlence” başlığını da bozmamış oluyor. Hem seyirci için hem sektör çalışanları için yeni bir kan, iyi bir alternatif olabilir. Üstelik, rekabeti kızıştıracak olmasından dolayı hem izleyici hem sektör çalışanları memnun kalabilir. Yolu da şansı da bol olsun.
İkinci yazımda Oyuncu Yavuz Çetin’in önemli açıklamaları olacak bekleyin!
Mustafa Kılıç
https://twitter.com/mustafakilicmk
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Vivamus leo ante, consectetur sit amet vulputate vel, dapibus sit amet lectus. Etiam varius dui eget lorem elementum eget mattis sapien interdum. In hac habitasse platea dictumst. Morbi sed nisi est, vitae convallis nulla.
Vivamus leo ante, consectetur sit amet vulputate vel, dapibus sit amet lectus. Etiam varius dui eget lorem elementum eget mattis sapien interdum. In hac habitasse platea dictumst. Morbi sed nisi est, vitae convallis nulla.
Etiam varius dui eget lorem elementum eget mattis sapien interdum. In hac habitasse platea dictumst. Morbi sed nisi est, vitae convallis nulla. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Vivamus leo ante, consectetur sit amet vulputate vel, dapibus sit amet lectus.
Lorem Ipsum has been the industry’s standard dummy text ever since the 1500s, when an unknown printer took a galley of type and scrambled it to make a type specimen book. It has survived not only five centuries, but also the leap into electronic typesetting, remaining essentially unchanged.